“Söylediklerinize dikkat edin; düşüncelere dönüşür.
Düşüncelerinize dikkat edin; duygularınıza dönüşür.
Duygularınıza dikkat edin; davranışlarınıza dönüşür.
Davranışlarınıza dikkat edin; alışkanlıklarınıza dönüşür.
Alışkanlıklarınıza dikkat edin; değerlerinize dönüşür.
Değerlerinize dikkat edin; karakterinize dönüşür.
Karakterinize dikkat edin; kaderinize dönüşür.” Mahatma Gandhi
Deyimlere, atasözlerine ve deyişlere yoğunlaştığım bir zamandan geçiyorum. Ve ne yazık ki fevkalade bir yeise kapıldım. Nitekim daha önce duymadığım, ama keşke şimdi de duymasaydım ve öğrenmeseydim dediğim; toplumumuzda kadının yerini, değerini, haysiyetini zedeleyen, hatta kadını kıymetsizleştiren birçok deyim ve atasözü olduğu bilgisine vakıf oldum. Keşke bunu da bilmeseydim dedim açıkçası. Çünkü her bilgi o kadar da önem arz etmeyebiliyor. Hatta bazı şeyleri bilmemek ve unutmak; unutulmasını sağlamak daha efdal. Zira bu konuda TDK'ye de iş düşmekte. Fikir olarak kulağa trajikomik gelebilir. Ama şu an aklıma ilk bu geldi. İnsanları ayrıştıran, başka dillerde asla karşılığı olmayan, çevirisi dahi yapılamayan kadını hor gören, bazı atasözleri ve deyimlerin unutulmasına izin vermek gerek diye düşünüyorum. Çünkü insanları, düşünceler ve sözler harekete geçirir. Kadının toplumdaki yerini kıymetlendirmek adına; mesnetsiz, üslubu ağır, ayrımcı, küfür içerikli atasözleri ve deyimleri lügatimizden silerek işe başlayabiliriz. Zira söz uçar yazı kalır. Lügatimizi temizleyerek yazınsal anlamda bu sürdürülebilirliğin önüne geçmiş oluruz. Ve hiç değilse insan zihninin insafına terk edilen çirkin sözler onlarla yok olup giderken, birkaç kuşak sonrası adına güzel bir yatırım olur.
Sözlerin, insanlar üzerinde etkileyici iz bıraktığı söz konusudur. Ki kurşun yarası geçer de dil yarası geçmez, diye de destekleyici bir söylem vardır.
Yazmayalım ve konuşmayalım o çirkin deyişleri! Unutulsun! Unutulsun ki o çirkin deyişler, sözler davranışlarda bir karşılık bulamasın. İnsanlar, mantıktan ve insanlıktan uzak cahilce söylenmiş ayrımcı, çirkin deyişlerden etkilenip galeyana gelmesin. Sırtını o laflara dayamasın.
Mahatma Gandhi'nin, sözlerin insan davranışı üzerinde kelebek etkisi yaratarak nelere sebep olabileceğini gösteren şu sözleri çok yerinde ve yol gösterici.
“Söylediklerinize dikkat edin; düşüncelere dönüşür.
Düşüncelerinize dikkat edin; duygularınıza dönüşür.
Duygularınıza dikkat edin; davranışlarınıza dönüşür.
Davranışlarınıza dikkat edin; alışkanlıklarınıza dönüşür.
Alışkanlıklarınıza dikkat edin; değerlerinize dönüşür.
Değerlerinize dikkat edin; karakterinize dönüşür.
Karakterinize dikkat edin; kaderinize dönüşür.”
Sözlerin, insan psikolojisi üzerinde de etkisi vardır. Tam da burada şiddeti tanımlamak istiyorum.Şiddet, bireyin fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik yönden zarar görmesiyle ya da acı çekmesiyle sonuçlanan veya sonuçlanması muhtemel hareketleri, buna yönelik tehdit ve baskıyı ya da özgürlüğün keyfi engellenmesini de içeren, fiziksel, cinsel, psikolojik, sözlü veya ekonomik her türlü tutum ve davranıştır. "Sözlü tutum ve davranışlar…" aslında tam da bu kısma dikkat çekmek istiyorum. Ki bu, şiddetin sadece elle değil dille de yapılabildiğinin göstergesidir. Sözün canı vardır. Kötü, incitici, gurur kırıcı sözler, insanın dilindeki kırbaçtır. Bu kırbaç kimin ruhuna değerse acıtır, canını yakar ve psikolojisini bozar. Ve bu da bir tür şiddettir.
Bir liste hazırlamıştım çirkin deyişlerden, lakin buraya yazmaktan vazgeçtim. Zira, söz uçar yazı kalır. Güzel sözler dururken öyle çirkin sözleri gelecek kuşaklara dil mirası olarak bırakmak onlara haksızlık olur.
İslamiyet’te kadının yeri kıymetlendirilirken, en güzel sözlerle kadından bahsedilirken bazı atasözlerine ve deyimlere bakınca bunları söyleyenlerin İslamiyet’ten bihaber olduğu kanaatine vardım, zahiren. Zira inancına göre yaşayan bir insan, yaşamından ve inancından farklı bir söylemde bulunmaz. İnandığı gibi yaşamayan insanların, yaşadığı gibi konuşmaları da kaçınılmaz olur elbette. Hz. Ali Efendimiz "İnsan, dilinin altında gizlidir." diye buyurmuş. Ve nitekim "Kelâmından olur zâhir kişinin kendi mikdârı." sözü de oldukça manidardır bu kavilde. Ve ben bu söz kavlince reddi miras yapıyorum. Benden önce bu dünyadan geçmiş olan bazı insanların bazı çirkin sözlerini reddediyorum.
Kabul etmiyorum!
Konuşmuyorum!
Ve yazmıyorum!
Çünkü ben, benden sonrakilere güzel bir miras bırakmak istiyorum; söz anlamında, dil anlamında... Çünkü insan konuştuğu şeye dönüşüyor zamanla. Sözler davranışa, davranışlar da tekrar söze yansır ve bu döngü böyle sürüp gider. Ben güzel düşünüp güzel konuşacağım ki bu sürdürülebilsin ve gelecek nesiller mutlu olabilsin. Yusuf Has Hâcib'in: "Bak, doğan ölür; ondan, eser olarak, söz kalır; sözünü iyi söyle, ölümsüz olursun." sözünü de destur bilerek yazımı nihayete erdiriyorum.
Sevgi, saygı, muhabbet ve kitapla...