Aşiret, Arapça kökenli bir terim olup, aynı soydan gelen, şubelere ayrılarak birlikte yaşayan ve konup göçen toplulukları ifade eder. Arapçada konargöçer bir topluluğun en küçük birimini temsil eder; bir başka deyişle, büyük baba ile oğul ve torunlarının oluşturduğu geniş aileyi ifade eder.
Türkçede aşiret, boyların ayrıldığı her bir kolu anlatır. Arapçada ise “kabile” terimi, boyların her bir kolu anlamında kullanılırken, Türkçede kabile ister göçebe ister yerleşik olsun toplumun en küçük birimini ifade eder.
Bu tanımlar Kuran’daki “Ey insanlar, biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık ve sizi şuub ve kabilelere ayırdık ki tanışasınız” ayetine dayanır. Ayette geçen “şuub”, şa’bın çoğulu olarak topluluğun en tepesini ifade ederken, “kabail” kabilenin çoğulu olup, şa’bın ayrıldığı her bir kolu gösterir. Türkçede şa’bın karşılığı “boy”, kabilenin karşılığı ise “aşiret” olarak ifade edilebilir.
Türkçeye geçen “aşiret” kelimesi, Arapçadaki anlamının dışına çıkarak göçebe veya yarı göçebe hayat yaşayan topluluklar için kullanılmaya başlanmıştır. Bir aşiret yerleşik hayata geçtiğinde de aynı adla anılmaya devam eder.
Osmanlı döneminde Tahrir Defterlerinde aşiret yerine “taife” ve “kabail” terimleri de kullanılmıştır. Örneğin Rişvan Aşireti için “Taife-i Rişvan” veya “Kabail-i Rişvan” ifadelerine rastlanır. Bu başlıkların altında, aşirete mensup cemaatler (oymaklar) kaydedilmiştir.
Türk kültüründe aşiret, cemaatin veya oymakların üst kolu olarak kabul edilir. Cemaatler ya da oymaklar aşiretin alt kollarını oluşturur. Ancak bazen cemaat ya da oymak da aşiret anlamında kullanılabilir. Örneğin Boynuinceli Türkmenlerinden Kurutlu ve Kızılalili oymakları, bazen Kurutlu Aşireti, Kızılalili Aşireti veya Kurutlu Cemaati, Kızılalili Cemaati şeklinde geçer.















